Bu site Teknoloji Tasarım dersi için yaratılmıştır.
   
  YAKBD AŞ.
  Türk Rock'çılar
 

Bu sayfada bir Rock severin ağzından Türk Rock'çıların hayatlarını size sunacağız.

MFÖ

Mazhar-Fuat-Özkan Türkiyeye gelmiş geçmiş en önemli gruplardan. Onlar hakkında söylenecek o kadar çok şey var ki. Ancak ben MFO'nün çıkış yaptığı yılları yaşayamamiş bir insan olarak onlar hakkinda uygun bir yazı yazabileceğimi sanmıyorum. O yüzden kendi cümlelerim ile biraz anlatmaya çalışıp Murat Meriç'in www.eski45likler.eglencesi.com adlı sitesindeki MFO biyografisinden alıntı yapıcam.Yazının devamını okuyun.

Ben henüz ilkokula giderken Peki Peki Anladık adlı albümleri yeni çıkmıştı sanırım MFÖ'nün. Sürekli o şarkıyı dinlediğimi hatırlıyorum. Birde vak vak vak the rock gibilerinden bir şarkıları vardı. Annem kızdı banaa, babam bağırdıı, nakaratını hala duyar gibi oluyorum şu an kafamda.. Ne kadar da özdeşleştirmiştim o şarkıyı kendimle..Eurovision adlı yarışmada Diday Diday isimli şarkılarıyla derece yaptıklarını hatırlıyorum.Odama girer , o kasedi koyar ve hayal kurmaya başlardım. Şarkıların sözlerine göre olayları canlandırırdım kafamda.Buselik Makamina diye bir şarkı vardı o albümde.. Nedir bu Buselik Makamina? Bilmezdim.. Amamüthiş zevk alıyordum dinlemekten..Gerçek müziği belkide ilk kez onlarla tatmıştım daha ilkokul 2-3 e giderken.. MFÖ'nün kuruluşu bir Beatles plağı sayesinde oluyor Murat Meriç'in yazısında da okucaksınız zaten. Ne ilginçtir ki o sıralar MFÖ ile beraber Beatles şarkılarıyla da tanışıyorum. O yaşta çocuk nerden mi biliyor Beatles'ı? Sanırım biraz şanslı bi çocuktum ben.. Annem lise yıllarında bir plakçıda çalışırmış.. Kasetlerin yeni yeni çıktığı dönemlermiş ve plaklardan kasetlere çekim yaparlarmiş. O kasetlerden bol bol vardı bizim evde doğal olarak ve ben meraklı bir çocuktum.. Bütün kasetleri dinlerdim.81 doğumlu biri olarak 70'lerin bütün popüler şarkılarını biliyordum daha o yaşta..Vak vak vak the rock ile çocuk aklıma hitap ediyordu MFÖ, ben büyüdükçe aldığım mesajlarda değişiyordu elbette..Daha sonraları , yalnızlık ömür boyu şarkısıyla yaşıyorum ilk aşkımı ilk aşk acımı.. Bana ders veriyordu sanki..Hep yalnizlik var sonunda..yalnizlik ömür boyu diyerek.Ne güzel şarkıdır o, bence MFÖ'nün en iyi şarkılarından..Senle beraber olsamda sevgilim.. ayrılsakta ölsekte bu yolda.. hep yalnızlık yavrum.. yalnızlık ömür boyu..Ömür boyu bağlansakta sevinsekte üzülsekte.. yalnızlık ömür boyu.. birden sen gelsen aklıma.. seni unutsam bazı bazı.. meraklansam gizlice.. delice kıskansam seni.. hep yalnızlık var sonunda. yalnızlık ömür boyu..

CEM KARACA

5 Nisan 1945'te Dünya'ya geldi Cem Karaca.Ünleri yurt çapında yaygınlaşmış olan Toto-Mehmet Karaca çiftinin ilk çocuğuydu.Cem'in müzikle ilk tanışması annesinin teyzesi Rosa Felekyan'ın piyonosundan çıkan nağmeleri ve küçük Cem'e piyonada notaları öğretmesiyle olmuştur. Bu sıralarda, 50'lere girerken operet tarzı, Türk tiyatrosundaki en parlak devrini yaşamaktaydı. Artık ebeveynleriyle çok daha sık tiyatro salonlarına gider olan Cem'in kulislerde geçirdiği saatler, müziğe olan ilgisini giderek arttırıyordu.Cem karaca için bir dönüm noktası sayılan olay 14 yaşındayken İzmir'deki , ahbablarının yanına gittiği o yaz olmuştur. Suadiyeli Nesrin adlı bir kıza aşık olan Cem , kızı etkilemek için "Johnny Guitar" adlı şarkıyı söyler. Fakat Nesrin'den çok annesi Toto Karaca'yı etkiler. Oğlunun müziğe olan yatkınlığını keşfeden Toto hanım , oğlunun müziğe yönelmesinde baş rol oynar.Okul-ev-tiyatro kulisleri arasında geçen yaşamı, Robert Koleji'nde yatılı okumaya başlamasıyla başka bir dönemece girdi.Gün geçtikçe müzik zevki rock'n roll üzerine yoğunlaşan Cem, artık ciddi ciddi plak dinlemekte ve haftanın belirli saatleri yayınlanan günün popüler batı müziği parçalarının çalındığı programları takip etmekteydi. Böylece geçen 1961 senesinden sonra 1962'ye geldiğimizde Karaca'nın müzik hayatının başlatacak deneyimlerin gerçekleştiği günlerle karşılaşıyoruz. "Bir gün arkadaşlarla Beyoğlu Spor Klübü'ne çaya gittik. Muhabbet ederken orada şarkı söyleyen gençlerin farkına varan arkadaşım "Cem de söyler" diyerek beni ve beraberimdeki iki arkadaşı sahneye aldı" diyor Karaca. "Sonra da orada beraber şarkı söyledik." Bu tecrübeden şevk alan dörtlü "Neden beraber çalmıyoruzi bir grup kuralım!" dedi ve enstrüman arayışına girdiler.Karaca'ların evlerinde provalara başlayan grup günün popüler batı müziği parçalarından oluşan bir repertuar hazırladı. Provaları dinleyen İlham Gençer gruba desteğini esirgemedi. İlham gençer dönemin en ünlü ve en iyi müzisyenlerindendi ve dahası müzik dünyasında belirli bir forsu vardı. Cem'e ilk büyük tepki çok yakınından , babsında geldi. Başından beri onun müzikle uğraşmasına karşı olan babası , onun hariciyeci olmasını istiyordu. Cem müziği bıraksın elinden gelen herşeyi yaptı. Sırf şevki kırılsın diye parayla adam tutup yuhalattı. Fakat bütün bunlar Cem'i daha da hırslandırıyordu. Sonunda babasıda pes etti. Karaca ve arkadaşları, 1963'e doğru "Dinamitler" adı ile sahne almaya başlamışlardı. Çoğunlukla Elvis Presley ve dönemin diğer rock'n müzisyenlerine ait parçaları yorumlayan Dinamitler 1963'ün sonbaharında dağıldığını, Karacanın "Cem Karaca ve Bekledikleriniz" adlı yeni bir grup kurduğunu görüyoruz. "Bekledikleriniz" macerası bir iki ay sürmüştü çünkü Karaca, dönemin yıldızı yükseklerde seyreden bir başka ismin grubuna katılmıştı: Gökçen Kaynatan. Gökçen Kaynatan'la olan beraberliği bittikten sonra müzikten kopmak istemeyen Karaca bir dönem tiyatroyla ilgilendi.Annesinin İstanbul Tiyatrosu'nda irili ufaklı roller alan Karaca, 1964'ün sonlarında bir kaç arkadaşıyla beraber bir başka rock'n roll/beat grubu daha kurdu: "Cem Karaca-Jaguarlar". Edindiğimiz bilgiler ve Karaca'nın söylediklerine göre Jaguarlar, "papağan gibi Elvis Presley taklidi yapan" bir gruptu. Karaca, Jaguarlar'la 1965 senesi boyunca çalıştı ve tiyatro oyunlarında oynadı.Bu sıralarda ilk evliliğini de tiyatro sanatçısı Semra Özgür ile gerçekleştiren Karaca'nın askerlik vakti gelmişti. 1965'in Kasım'ında Antakya 121. Jandarma Er Eğitim Alayı'nda askerlik hizmetini yerine getirmek üzere yola çıktı: "daha önce benim Anadolu hakkında okul kitaplarından başka bir malumatım yoktu" diyor Karaca.Askerlik günlerinde Anadolu gerçeğiyle ve kimliğiyle tanışan Karaca'nın beyninde artık bambaşka bir pencere açılmıştı. Anadolu kültürünü araştırmaya koyuldu. Bu sırada Aşık Mahsuni Şerif gibi değerli halk ozanlarıyla tanıştı. Döndüğünde bir süre tiyatroyla uğraştıktan sonra 1967 senesinde Cem Karaca ve Apaşlar'ı kurdu. İlk büyük çıkışlarını Hürriyet Gazetesinin düzenlediği Altın mikrofon yarışmasında seslendirdikleri "Emrah" adlı parçayla yaptılar. Sözleri Aşık Emrah'a ait olan parçanın bestesi Cem Karaca'ya aitti. Askerlikte karşılaştığı Anadolu gerçeği yavaş yavaş fikirlerine ve düşüncelerine yansımaya başlamıştı. Altın Mikrofon ile start alan profesyonel dönemin ilk plağı 1967 Haziran'ının başlarında piyasaya çıktı "Hudey". Pir Sultan Abdal'ın "Hudey" türküsünün rock'n roll-beat tarzındaki yorumunda adeta kükreyen bir Cem Karaca görüyoruz.Ağustos ayına doğru ikinci plaklarını da kaydettiler.Yeni plağın adı "Emrah" tı. Bu plakta Karaca'nın sesine daha hakim olduğunu hissedebiliyoruz. 1967 Kasım'ının sonlarında Sayan'a yapmakla mükellef oldukları üçüncü plaklarını kaydettiler: "Ümit Tarlaları". 

 

ERKİN KORAY

Elektro bağlamanın yaratıcısı, İlginç sentez adamı, Türk Rock müziğinin babası Erkin Koray, 24 Haziran 1941'de İstanbul'da dünyaya gelir. Enver beyle Vehice hanımın ilk oğludur. Annesi Vecihe Koray, Belediye Konservatuarında piyano öğretmeni olarak çalışıyordu ve müzisyen bir anneye sahip olmak, kendisinin ve kardeşi Korkut Koray'ın ufak yaşlarda müzikle tanışmalarında önemli rol oynadı..

Bir başka deyişle Türk rock'ının üç devinden biri olan Erkin'de müziğe annesinin karnında başlamıştır. Klasik müzik evde tüm yaşamı biçimlendirir. 5 yaşında piyano dersi almaya başlar. Daha sonra gitara ilgi duyar. Gitarın daha canlı ve hareketli olması O'nun bu seçiminde önemli rol oynamış olabilir. Kardeşi Korkut'la beraber sıkı bir müzik eğitiminden geçerler. Annesinden almaya başladığı piyano dersleri ile müzikle ilgilenmeye başlayan Erkin Koray'ın rock'n'roll'a karşı olan yakın ilgisi, ortaöğrenimini gerçekleştirdiği Alman Lisesi sıralarındayken başlamıştır . Dönemim ünlü Rock'n Roll parçalarını arkadaşlarıyla birlikte çalmaya başlar. Bu dönem içinde Türkiye'de bu tarz müzik yapan ilk ve tek grup Deniz Harp Okulu Orkestrasıdır.

Erkin Koray ve arkadaşları çalışmalarını amatörce sürdürürken karşılarına büyük bir fırsat çıkar. 1957 yılında Galatasaray Lisesinde bir konser verirler. Seyirciler arasında o zaman orta ikiye gitmekte olan Barış Manço da vardır.Erkin Koray ve arkadaşlarından çok etkilenen Manço, bir gün kendisinin de böyle konserler vereceğini hayal ederek müzik çalışmalarını sürdürür. Bu konser Erkin Koray'ın müzik hayatına start verir. Liseyi bitirince atom mühendisi olma gibi düşünceleri olan Koray'ın bir yandan da rock'n'roll tutkusu peşini bırakmıyordu. Sonunda müzik daha ağır bastı ve okulu bitirir bitirmez evi terkedip hayatını müzikten kazanmak üzere yola koyuldu.

Bu dönemlerde Türkiye'de müzisyenlerin elinde gitar bulunması, hele bir de elektrogitar bulunabilmesi zor ve nadir rastlanan bir olaydı ve Erkin Koray bir şekilde eline geçen ilk gitarlarla kendi kendine çalışmaya başladı.

1960'ların ilk dönemlerinde Erkin Koray, aralarında davulda kardeşi Korkut Koray'ın da bulunduğu Erkin Koray ve Ritmcileri isimli grubuyla, kendisinin gitar çalıp söylediği ve rock'n'roll çaldığı bar ve klüp programları yapıyordu. Daha sonra kendisine gelen 45'lik doldurma teklifini kabul eden Koray, ilk 45'liği 'Bir Eylül Akşamı/It's So Long'u kaydeder. Bu plağın özellikle B yüzünde bulunan It's So Long'un, İngiltere'de Beatles'ın öncülük ettiği Beat müziği özelliklerini taşıması ve Beatles'ın ilk plağı 'Love Me Do' ile hemen hemen aynı tarihte piyasaya sürülmüş olması, yani Koray'ın bu tarzı Beatles'tan hiç bir şekilde etkilenmeden kendi içinden geldiği gibi ortaya çıkarmış olması bir hayli ilginçtir.

Sıra askerliğe gelmiştir. Bu 45'likten sonra askere giden Erkin Koray Vatani görevini Eskişehir Hava Kuvvetleri Caz Orkestrasında yerine getirir. Bu dönemde türkülerimizi tanır ve bunları Batı müziği tınılarıyla yorumlamaya başlar. Askerden döndükten sonra bir süre daha İngilizce çalışmalarına ve klüp programlarına devam eder. Bu programların birine seyirci olarak gelmiş olan İstanbul Plak yetkililerince fark edilen Koray, 1967 yılında ülke çapında üne kavuşmasında büyük rol oynayan 'Kızları da Alın Askere' isimli 45'liğini yayımlar.

Bu plakta çalan grup Erkin Koray Dörtlüsü grubuydu. Erkin Koray bu grupla başka çalışmalarda da bulunur; hatta 1968 yılında Altın Mikrofon yarışmasına girip dördüncülük alır. 

MOR ve ÖTESİ
morveotesi.com

mor ve ötesi 1995 yılının Ocak ayında Kerem Kabadayı, Harun Tekin, Derin Esmer ve Alper Tekin tarafindan kuruldu. Daha önce çeşitli gruplarda bir arada çalışmış olan bu dört kişinin hedefi, kendi bestelerini yaparak varolmayı başarmaktı. Kurulduğu yılın ilk yarısını şarkı yazımı ve düzenlemeleri üzerinde çalışarak geçiren grup, aynı yılın Ağustos ayında sekiz şarkılık bir kayıt yapmak üzere Stüdyo Spectrum'a girdiğinde ilk albümünü kaydettiğinden habersizdi. mor ve ötesi'nin bu kayıttaki amacı bestelerini düzgün bir şekilde kaydedip elle tutulur hale getirmekti. Oldukça zorlu geçen stüdyo süreci, sekiz gün (64 saat) sürdü ve ortaya çıkan sonuç grubu bir plak şirketi aramaya itti. Ada Müzik, uzun süren görüşmelerden sonra albümü yayınlamayı kabul etti ancak grubun gönlü albümü o haliyle çıkarmaya razı olmadığından, eldeki iki yeni şarkı da 1996'nin Ocak ayında kaydedilerek albüme dahil edildi. Albümün görsel tasarımı Ali Soner ve etkileyici kapak fotografını da çeken İlker Alp'in yardımlarıyla hazırlandı. Grubun ilk albümü "Şehir", aynı yılın Haziran ayında piyasaya çıktı. Albümün çıkışıyla mor ve ötesi bir video klibe şiddetle ihtiyaç duyulduğunu farketti. Yönetmen Natali Yeres'le yapılan görüşmeler sonunda ilk klibin 'yalnız şarkı'ya çekilmesine karar verildi. Oldukça mütevazi koşullarda çekilen 'yalnız şarkı' klibi, Eylül ayında gösterilmeye başlayarak büyük ilgi gördü ve birkaç ay boyunca çeşitli kanallarda her gün defalarca gösterilerek grubun belli ölçüde tanınmasını sağladı. 1997 yılı grup adına önemli gelişmelere sahne oldu. Mayıs ayındaki ODTÜ konseri, grubun İstanbul dışındaki ilk performansıydı. Aynı ayın sonunda Harun Tekin ve Derin Esmer'in üç ay sürecek Berklee maceraları başladı. Ağustos ayında yeniden bir araya gelen grup, geçmişinde özel önem taşıyan iki olayı aynı günlerde yaşadı. Darphane'de verilen konser ve bu konserden görüntülerin de yer aldığı 'sabahın köründe' video klibinin Natali Yeres tarafından çekilmesi. Konserden birkaç hafta sonra ise, kurucu kadrodan Alper Tekin yurtdışında sürdüreceği eğitimi dolayısıyla gruba veda etti. 1997'nin son çeyreği, Burak Güven'in gruba katılmasıyla başladı. Yeni kadroyla verilecek ilk konser idari sebeplerle iptal olsa da, grup yeni albüm için çalışmaya ve işi eskisinden daha sıkı tutmaya başlamıştı. Şubat 1998'den itibaren Captain Hook mor ve ötesi'nin ilk düzenli bar programına sahne olurken, grubun ve gruptaki bireylerin hayatına çeşitli düzlemlerde pek çok yenilik getirdi. Bu arada grup yeni albümü üzerindeki çalışmalarını yoğunlaştırdı. Bu kez albüm kaydının daha rahat koşullarda yapılması düşünülmüştü, bu da büyük ölçüde gerçekleşti. Ada Müzik Stüdyosu'nda Volkan Gürkan'la beraber kaydedilen "Bırak Zaman Aksın", üzerinde 350 saat çalışılmış bir albümdü. Ancak henüz her şeyin başında olan mor ve ötesi için bu süreç çok yıpratıcı oldu. Bireysel ve ortak sıkıntılarla geçen 1998 yazı, Derin Esmer'in gruptan ayrılmasıyla noktalandı. "Bırak Zaman Aksın", teknik olarak 1998 Ekim'inde hazırdı, ne var ki Ada Müzik etiketiyle piyasaya çıkışı 1999 Mart'ını buldu. Aradan geçen aylarda ise grup albümün kapak tasarımını kendi elleriyle hazırladı, gelecek planları yaptı, ve en önemlisi, yeni gitaristine kavuştu. Kerem Özyeğen 1998 sonunda gruba katılınca grup yeniden hareketlendi ve çeşitli kısa süreli bar programlarıyla birkaç konserin ardından, 'son giden' ve 'boşver' klipleri, varolmayan bütçeleriyle, İdil Akçıl'ın prodüksiyonuyla Ali Soner tarafından üç gün içinde çekildi. 


DUMAN

Duman grubunun söz / besteci ve vokalisti Kaan Tangöze, 5 Eylül 1973’te doğdu. Liseyi grubun basçısı Ari Borakas gibi Şişli Terakki Lisesi’nde bitirdikten sonra, önce Bilkent Üniveristesi’inde “turizm” ardından Universty of Seattle’da “ekonomi” eğitimi gördü.
17 Temmuz 1971 doğumlu Ari, İstanbul Üniveristesi Devlet Konservatuvarı’ndan sonra gazetecilik yüksek lisansı yaptı. 15 yaşında müziğe başlayan Ari, Kenan Vural ile kurdukları “Serüven Azizleri” grubuyla 1986’da Touborg Rock Festivali’nde en iyi beste ve şarkı sözü ödüllerini aldı.

90’lı yılların ilk yarısında İstanbul’daki Alt Kemancı ve Ortaköy Flatline’a takılanlar, sahnede Kaan,  Ari ve kuzeni Yakup’tan (Trana) oluşan ve Stone Temple Pilots, Pearl Jam, Alice in Chains, Soundgarden gibi gruplardan coverlar çalan Mad Madam’ı izleyebiliyorlardı. Daha sonra Kaan,Yakup’la beraber,  grunge’ın memleketi  Seattle’a ekonomi eğitimi almak için gitti. Kaan’ın Seattle yıllarında Türkiye’de kalan Ari, müzik yaşantısına reklamcılıkla beraber devam ediyordu. Pek çok markanın reklam müziklerini yaptı. Bu arada Mad Madam döneminden bir şarkıları Los Angles ve Seattle’da çıkan iki toplama albümde yeralmıştı.8 Nisan 1974’te aileden müzisyen olarak dünyaya gelen Batuhan Mutlugil, 15 yaşından itibaren elektronik gitarla içli dışlı olmuş, pek çok Türk rock müzisyeniyle beraber çalma ve onları izleme fırsatı bulmuştu. Kaan Amerika’dan döndüğünde Batuhan, Blue Blues Band’den ayrılarak Duman grubuna katıldı.  Alen Konakoğlu’nun davulcu olarak Duman’a katılmasıyla birlikte grup, grup 10 parçalık ilk albümleri “Eski Köprünün Altında”yı çıkardı.


EMRE AYDIN

2 Şubat 1981`de Isparta`da doğdu.

İlk öğretimi Isparta`da tamamladı. Antalya Anadolu Lisesi`nden mezun olduktan sonra Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi İdari Bilimler Fakültesi İktisat bölümünde öğrenim gördü.

2002 yılında katıldığı SingYourSong beste yarışmasında grubu 6. Cadde`yle Türkiye birincisi oldu.

Aynı yıl Universal Muzik tarafından yayınlanan toplama albümde "Dönersen" isimli şarkısıyla yer aldı.

2003 yılında grubu 6. Cadde`nin ilk resmi albümü yayınlandı. Aynı yıl gruptan ayrıldı.

Solo kariyerinin ilk albümü "Afili Yalnızlık" Sony BMG Türkiye GRGDN işbirliğiyle Ekim 2006`da yayınlandı.

 



 
 
   
 
Sitemize girdiğiniz için teşekkürler... Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol